Aziziye Camiî mimarî yapısıyla hayret uyandıran bir cami. Mimar bir arkadaşımız bu cami hakkında çok ilginç bir şey anlatmıştı. Hasan Bey'in anlattığı gibi caminin pencereleri çok büyük. Başka bir ilginç nokta bu pencerelerin üstünde ve kolonlar arasında kirişlerin bulunmaması(ymış). Bu şekilde çatı ve kubbenin nasıl ayakta tutulduğu mimarların hâlâ kafalarını kurcalayan bir mesele. Bu konuda daha fazla bilgiye ulaşmak istedim ancak bilgiler çok kısıtlı. Bakalım bu sayfada bir açıklık getirilecek mi?
Yine Hasan Bey'in belirttiği gibi Türk Baroku tarzında inşa edilmiş. Peki bu Türk Baroku ne demektir. Osmanlı'nın son dönemlerinde batılılaşma modası mimariye de yansımış ve birbiri ardına batı mimarisi binalar yapılmış. Bunların en meşhurları Dolmabahçe Sarayı, Ortaköy Mecidiye Camiî, Küçüksu Kasrı gibi yapılar. Dikkat edilirse bu yapıların hepsi Barok/Rokoko yani Yakın Çağ'da antik mimarinin yeniden yorumlanmasıdır. Ancak Antik Yunan ve Roma mimarileri aslında Türk mimarisine çok yabancı değildir zira dikkat edecek olursak en erken Selçuklu yapılarında dahi antik mimarînin etkileri göze çarpar. Öyle ki Korint veya İyon sütunlar hemen hemen her Selçuklu yapısında görülebilir. Konya'da gördüğüm Selçuklu yapılarının temelinde Roma veya Yunan döneminden kalan sütun veya taş blokların inşa malzemesi olarak kullanıldığına çok kez tanık oldum. Ancak Selçuklu ve antik sanat arasındaki benzerlikler sebebiyle bunları fark etmek bile oldukça zor. Belirgin bir örnek olarak Alaeddin Camiî'nin sütunlarını verebiliriz. Mesela Ferhuniye Camiî'ndeki şu küçük sütunu örnek olarak göstermek istiyorum.
Daha birçok tarihi eserimizde hem etkileşim olarak hem de direkt mimarî bir parçanın tekrar kullanımı olarak antik mimarinin izlerinden söz edebiliriz. Yani batılıların 18. yy'da keşfettiği antik mimariyi Türkler yüzyıllardır kullanmaktaydı zaten.
Asıl mevzuya geri dönelim. Selçuklu'nun son ve Osmanlı'nın ilk dönemlerindeki denemeler ve arayışlar 300 yıl sürmüş, biri ötekine benzemeyen eserlerin ardından Anadolu Türk mimarisi bir kararlılık dönemine girmiştir. Bu dönemde antik çağ etkileri git gide silinmiş. İşlemelerde sadelik ve görkem arasında kusursuz bir dengeye ulaşılmıştır. Buna en güzel örnek de Klasik Osmanlı sanatının şaheseri İstanbul-Süleymaniye Camii'dir. Daha sonra Klasik Osmanlı sanatını takip eden Osmanlı'nın son dönemlerindeki Barok/Rokoko modası kısa sürmüş ve özümüze dönmeyi beraberinde getirmiştir. Bu döneme Türk Baroku denir. Antik mimarinin Türkler tarafından daha önce yorumlandığı şekilde yorumlanması ve alaturka çzigilerin baskınlık gösterdiği bir mimari tarzdır bu. En iyi örneklerinden biri İstanbul-Aksaray Camiî'dir. Türk Baroku Osmanlı Devleti'nin çöküş yıllarına gelmesi sebebiyle pek fazla meyve verememiş, geriye çok nadir eserler bırakmıştır. İşte Aziziye Camiî bu kısa tarihin bir parçası. Bildiğim kadarıyla İstanbul dışında bu tarz yapılmış tek cami. Minare şerefelerindeki korint etkiler çok belirgin. Tıpkı Dolmabahçe Camiî'ndekiler gibi.